Ayağa kalktım, cebimdeki
hasılatı yükseltmek için kadınların beni göremeyeceği arka tarafa doğru gidip
boş bulduğum yere oturdum. Yanımda başörtülü genç bir bayan’la saçı açık bir
kadın vardı.
Genç bayana
yüzümü çevirdim. “Merhaba ben Hayrettin. Ayıptır sorması ne için geldiniz?”
Genç bayan otuz
beş yaşındaymış. Ev kadını. Üç kez nişanlanmasına rağmen her seferinde hüsrana
uğruyormuş. Kısmetini açmak için gelmiş.
“Siz niye
geldiniz?” diye sordu.
Aynı şeyleri ona
da herkes duysun diye yüksek sesle anlattım; ancak söylediklerim pek ilgi
çekmedi. Çantasından kağıt, kalem çıkartıp: “Teyzenizin adresini alabilir miyim?”
diye sordu.
Kendi evimin
adresini verdim. Sonra yanımdaki diğer kadına baktım: “Ciddi bir sesle
mırıldandım.” Benim teyzem büyük falcı, onu şikayet etmek için geldim. Ama
aklıma bir şey takıldı; iki falcın çarpışmasından dolayı kötü bir şey olur mu
sizce?”
Bir süre düşündü,
“İki falcı çarpışırsa dünya karanlığa gömülür” dedi sonunda.
Genç bayan
endişeyle, “Öyle mi?” dedi “Ben de böyle bir şey duymuştum.” Bana sarıldı, “Yapma
be canım, şikayet etme teyzeni.”
Bu kız da sarılmaya dünden meraklı. “Yetti ama, sabrımı
tüketti” diye söze başladım ve olmayan teyzemin olmayan marifetlerini abartarak
anlattım. “Teyzem geleceğin bilgisini gezegenleri dolaşarak öğreniyordu…”
Herkes
inanamayan gözlerle beni dinliyordu ki ben bile söylediklerime inanmıyordum.
“Tamam da, dünya
karanlığa gömülürse sen de üzülürsün” dedi yanımdaki saçı açık kadın. Boynumu
bükerek önüme baktım. “Benim dünyam zaten kararmış. Benim derdim sizin gibi
masum insanların mağdur olmaması” diye duygu sömürüsü yaptım. Saçı açık kadının
yanındaki adam: “Neden senin dünyan
kararmış?” dedi yazık çocuğa dercesine.
“Özel hayat diye
bir şey kalmadı. Ağzında bakla ıslanmıyor. Ama ben bilirim ona yapacağımı.”
“Biz sana para
verelim, sen bu hevesinden vazgeç” dedi saçı açık kadın. Diğerleri de kadını
onayladı. “Asla kabul edemem” dedim; fakir ama gururlu gözükmek için.
Adam elini
uzatarak sırtımı sıvazladı: “Lütfen kabul et” dedi genç bayan, “Tam düğünümün
olduğu sırada elektriklerin kesilmesini istemiyorum.”
Dünya karanlığa gömülüyor, kızın derdine bak.
“Onu jeneratörle
de hallerderdin, ama bu seferlik senin dediğin gibi olsun.”
Genç bayan
bileziklerini ve parasını bana verdi. Diğerleri de neleri var, neleri yok
hepsini bana verdi. Bütün hasılatı cebe indirdim; ancak paraların ve
bileziklerin çoğu cebe sığmadı. Bunun üzerine kadın çantasını da verdi. “Seni
öpmeden bu hevesimden asla vazgeçmem” dedim genç bayana. Genç bayan
gülümseyerek yanağını uzattı. Bense genç bayanın yanağını geçip dudağını
öpeceğim sırada “Oğlum, aile var” dedi saçı açık kadın sırtımdan çekiştirerek.
“Bırak kızı”
Kadına döndüm: “Tamam
teyze, kusura bakma” dedim, içimden Allah belanı versin, diyerek. Evin giriş
kapısına doğru yürüdüm. Kapıda güçlü fiziğe sahip bir erkek görevli duruyordu. Sırası
gelenlerin kaydını tutmakla görevliydi.
Beni fark edince,
“Sıranızı bekleyin” dedi, “Sıranız geldiğinde sizi içeri alabiliriz.”
Çantadan bir
miktar rüşvet çıkardım, “Çok acelem var” diyerek rüşveti uzattım, “Lütfen bana
bir iyilik yapın.”
Güleryüzle
parayı alıp “Tabi beyefendi” dedi. Sonra beni falcının olduğu odaya götürdü. Odanın
kapısını sonuna kadar açtı. Falcı kadın, yüzüne çeşitli boyalar sürmüş biriydi.
Oda ise az aydınlatılmış, her tarafı Arapça yazıların süslediği bir mekandı.
“Hoşgeldiniz
beyefendi” dedi falcı yüksek sesle, “Lütfen karşıma oturun.”
Kadının sesinden
etkilenip aceleyle karşısına oturdum. Kadının önündeki masada, am’dan yapılmış
küre gibi garip nesneler vardı.
Kadın etkileyici
bir sesle konuşmaya başladı: “Gelecek artık bilinmeyen bir kavram olmaktan
çıktı. Olması mucizelere bağlı olan her şey mucize olmaktan çıktı. İsteğinizi
lütfen korkmadan söyleyin.”
Bir an
tedirginleşerek hiçbir şey söylemedim. Kadın’sa senle işimiz ver der gibi
bakıyordu.
“Şey
efendim”diye duraksadım. “Ben geçmişi öğrenmek istiyorum.”
Şaşırarak
gözlerini biraz kıstı “Anlayamadım!” Şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Kelimeleri
kafamda tasarlayarak konuşmaya başladım, “Üç ay önce gözlerimi hastanede açtım.
Doktor hafıza kaybı yaşadığımı söyledi. Kim olduğunu bilmediğim insanlar da
ailem olduğunu iddia etti. Bu yüzden geçmişimle ilgili her şeyi öğrenmek
istiyorum.”
“Sen geçmişi
öğreneceksin. Geçmişin biraz sonra önümüzde olacak!” Bağırarak Arapça sözler
söylemeye başladı. Sesi hoperlörlerden dolayı müthiş yankı yapıyordu.
Sözlerini
bitirdikten sonra, iki elini havaya kaldırdı, birkaç garip hareket yaptı. Ben
odanın dumanaltı olmasını bekliyordum; ama öyle olmadı. Sadece nereden geldiği
belli olmayan kağıt parçasını gösterdi: “Bu kağıtta senin geçmişin yazıyor.” Kağıt
parçasını açmaya başladı, “İyi dinle mucize kelimeleri” dedi, kağıdı açtıktan
sonra. Sesini yükselterek konuşmasına devam etti: “Sen hafızanı trafik
kazasında kaybettin. Ailen olduğunu söyleyen insanlar da doğru söylüyor. Onlar
senin ailen. Kazadan önceki mesleğin ise mühendislikmiş. Hem de ödüllü
mühendismişsin. Çevrende de bir ton kadın varmış; ama sen Pelin diye birini
seviyormuşsun. Ama Pelin, senden haber alamayınca lezbiyen olmuş. Boşuna arama.
Geçmişinde dünya santranç şampiyonluğu dahil birçok branşta şampiyonlukların
varmış. Yani anlayacağın kazadan önce hiçbir derdin yokmuş.”
“Bunlar benim
geçmişim mi?”
“Evet bunlar
senin geçmişin.” Çakmakla kağıdı yaktı.
“Vay sahtekar!” diye
aniden bağırdım. Ödü bokuna karıştı, “Böyle geçmişi nasıl olsa kimse reddetmez.
Ama ben ne trafik kazası geçirdim, ne de hafızamı kaybettim. Böyle bir
geçmişede sahip değilim. Buraya seni sınamak için geldim, şimdi de gidip polise
seni ihbar edeceğim.”
Kadın önce
afalladı, sonra rahat bir tavırla: “Burada gördüklerini söylersen çarpılırsın” diye
tehdit savurdu.
“Öyle mi? Biraz
sonra görürsün kim çarpılıyor” Ayağa kalktım, kapıya doğru yürüdüm.
“Dur!” diye
bağırdı arkamdan; “Lütfen burada olanları kimseye söyleme, hem sana faiziyle
birlikte paranı iade edeceğim.”
Kadına doğru
döndüm. Küçümseyen bir sesle: “Paramı zaten alacağım” dedim. “Ama eğer
sorularıma doğru cevap verirsen burada gördüklerimi kimseye söylemeyeceğim.”
Oh! çekip
elindeki mendille alnındaki teri sildi. Sonra eliyle az önce oturduğum yeri
gösterdi. Yerime gidip oturdum; “Kahve bol sütlü olsun” dedim pisliğine. Duymamazlıktan
geldi. Huzursuz bir ses tonuyla söylendi: “Sorularına samimi cevap vereceğime
şüphen olmasın. Falcı sözü veriyorum .Ama sen de aramızda yaşanan her şeyi
unutuyorsun.”
Başımla
onayladım. “Eğer sen anlaşmayı bozmazsan ben hiç bozmam.” Kadına doğru eğilerek
ekledim: “Neden bu insanları kandırıyorsun?”
“Para kazanmak
için, benim de ihtiyaçlarım var. Bu ihtiyaçlarımı da karşılamam lazım.”
“Bu insanlara
yalan söyleyerek kazandığın paradan ne hayır gelir ki?”
Yüzünü bana
doğru yaklaştırdı. Ağzı sigara kokuyordu. “Sen de haklısın; ama bu insanlar da
bir şeyler duymak istiyor. Ve onlar duymak istediklerini duyuyor, ben de
geçimimi sağlıyorum.” Tekrar geriye yaslandı.
“Ama doğruları
söylemiyorsun, o insanlara yalan söylüyorsun.”
Başını iki yana
salladı: “Yanılıyorsun, ben kimseye yalan söylemiyorum. Benim yaptığım iş
tamamen psikolojik bir olay olduğu için, onlara duymak istediklerini
söylüyorum. Bu da yalan sayılmaz.”
“Pardon ya” dedim
alaycı bir tonla, “Sen çok masum bir iş yapıyormuşsun. Yalnız farkındaysan yasa
koyucu senin gibi düşünmemiş, suç kapsamına almış. Eğer yaptığın iş masum
olsaydı, yasa koyucu da suç kapsamına almaz, hatta bir ev de kendisi açar, ek
meslek olarak bu işi yapardı.”
İç çekti. Bıkkınlıkla
cevap verdi: “Bak, sen de yasa koyucu da olaya duygusal yaklaşıyorsunuz. Yoksa
bu insanlar da biliyor kimsenin geleceği bilemeyeceğini. Zaten ben de psikoloji
mezunuyum. Yani bir bakıma psikolog sayılırım. Olumlu tahminlerde bulunurum ,ya
tutarsa diye. Gerçi şimdiye kadar yaptığım tahminlerin çoğu tutmadı; ama bu
insanlar yine de bana geliyor. Ve mutlu bir şekilde buradan ayrılıyorlar. Zaten
onların mutluluğu benim en büyük ödülüm.” Son sözleri gülümseyerek söyledi.
“Sen kendi
vicdanını rahatlatmak için böyle düşünüyorsun. Bu insanları resmen enayi yerine
koyuyorsun. Ve hiçbirşey vermeden paralarını alıyorsun. Hem çok büyük günah
işliyorsun.”
“Ben ateistim” diye
sırıttı. “Bu işi yapıyorsan, tanrı inancın olamaz.”
Aramızda kısa
süreli bir sessizlik oldu..
***
“Bahçede fark
ettim de; buraya gelen insanların çoğu bu şekil dindar tipli midir? Kadınlar
kapalı, erkekler ak sakallı”
“Genellikle
öyle; ama bunlardan beteri de var. Mesela hac’dan geldiği gibi eve uğramadan
buraya gelip geleceği soran insanlar var. Kaderin cilvesi”
“Belki de kader
bize bir şeyler anlatmak istiyor” dedim manalı bir gülümsemeyle, “Peki bu kağıt
olayını nasıl yapıyorsun?”
Kollarındaki
gizli yerleri gösterdi: “İşin sırrı el çabukluğunda” dedi, bana bakarak: “Kağıdı
da merak ediyorsan, sana gösterdiğim kağıdın başka kopyasını herkese
gösteriyorum, “Odanın içini işaret etti: “Bu oda’da gördüğün her şey hilelidir.
Mesela ben hiç iyi falcı olmamama rağmen yaptığım görsel şov sayesinde
insanları etkiliyorum. Yani anlayacağın, çocuk eğlendiriyorum.” Ayağa kalktı, elini
uzattı. Ben de ayağa kalktım; ama elini sıkmadım. Alınarak elini indirdi..
“Hiç kimse ne
geleceği ne de geçmişi bilir .Ama ben böyle düşünerek bu işi yapmasam bile bu
insanlar başkasına gidecektir. Hiçbir şey bulamasalar bile, kahve falı, kağıt
falı gibi şeylerle kendilerini tatmin edecekler. Yani bu işin sonu yok…Eğer
başka sorun yoksa sırada bekleyen insanlar var.”
“Başka sorum
yok, söyle kapıdaki adamına, yasal faiziyle birlikte paramı getirsin.”
Masasındaki
telefonu eline aldı ve biraz konuştuktan sonra bana baktı: “Paran geliyor.”
Kapıdaki görevli
yanımıza gelene kadar hiçbirşey konuşmadık. Görevli elinde yüksek miktarda
altın ve parayla yanımıza geldi. Elindekileri bana verdi. “Zaten yanlışlık
olmuş” dedi falcı bana bakarak: “Sizden yüksek miktarda para almışız.”
Alaycı bir
gülümsemeyle başımı hafiften oynattım: “Siz bu halinizle zaten geleceği
görseydiniz, ben de muhtemelen peygamber olurdum.” Kadına rüşvet olayını
anlattım.
Falcı gülümsedi:
“Herkes sizin gibi olsaydı ben işsiz kalırdım.”
“Merak etmeyin, bu
entrika dünyasında yapacak çok iş var.” Çıkış kapısına gittim, oda’dan çıktım. Görevli
de arkamdan gelip bahçe kapısına kadar bana eşlik etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder