26 Aralık 2012 Çarşamba

Kızsız Hayat isimli romandan bazı bölümler.4


Ertesi gün verilen adrese gittim. Adres karşıdaki orta boy atölyeyi gösteriyordu. İşe alınmam için bu iyiye işaretti. İçeride beni yaşlı bir adam karşıladı. Elini uzatarak “sanırım hayrettin bey” diye gülümsedi.

“Evet efendim” diyerek adamın elini sıktım “iş başvurusu için gelmiştim.”

“Çok iyi, hemen işe başlayın isterseniz.”

“Hemen bugün mü?” diye duraksadım form falan dolduracak mıyım?

“maaşınız ne aylık alacak mıyım?”

şefkatle gülümsedi “yok evladım, hemen başla!”

Belli ki elemana çok ihtiyacı var. “Elime geçen kozu kullandığım kadar?” diye sordum.

“600 TL artı yemek ve yol parası.”

Maaşı çok iyiydi. Atölyeyi biraz incelediğimde gözüme çarpan ilk şey; dükkanın büyük kısmını kaplayan odunlardı. Belli ki ısınma sorunu çekmeyeceğim.

Tekrar yaşlı adama baktım “tam olarak ne iş yapacağım?”

Eliyle odunları gösterdi “bu odunları kıracaksın!”

Bu odunları kırmak mı? Yaşlı adamın sözlerine inanamadım. “nasıl yani” diye sordum. Yaşlı adam karşıdaki baltayı gösterdi “bu baltayla bu odunları kıracaksın”

“bu iş 600 TL’ye yapılacak iş değil”

“Evladım” Bakışları sertleşti “benim bütçem bu.”

Yaşlı kurt belli ki eşek arıyor. “En azından 900 TL artı sigorta ve diğer şartlara varım” dedim; çünkü sigortasız bu işi yapmak direk intihara teşebbüs.

Başını salladı “evladım” dedi sinirli bir sesle “900 TL artı sigorta olacak iş mi? Sen iki tane odun kıracaksın diye ben iflas mı edeyim?”

“Kabul etmiyorsanız başka teklifleri değerlendirmek zorundayım.”

Ellerini –haydi haydi- anlamında sallayarak “Allah yolunu açık etsin” deyip beni kapıya kadar geçirdi. Ben de dışarıya çıkıp yürümeye başladım. Yaşlı kurt belli ki evrimini çakaldan geçirmiş, diye düşündüm yürürken..

Biraz yürüdüğümde gözüm penceredeki ilana takıldı. İlanda büyük harflerle:

-EVLERE BAY VE BAYAN TEMİZLİK ELEMANI ARANIYOR-yazıyordu.

Cebimdeki telefonu çıkartıp ilanın altındaki numarayı aradım.

“Dumliyayayale temizlik şirketi, kiminle görüşüyorum” dedi karşıdaki bayan sesi.

“Temizlik ilanı için aramıştım.”

“İsminiz nedir?”

“Hayrettin”

“Hayrettin bey, temizlik konusunda tecrübeniz var mı?”

“Evet var” dedim kendi ev temizliğimi varsayarak.

“Peki hayrettin bey, ilanın altındaki adrese hemen gelin.”

“Emriniz olur”diyerek telefonu kapattım. Sonra ilanın altındaki adresi yazıp yaşlı kurdun dükkanına geri gittim.

Bu sırada yaşlı kurt, işi başka bir gence kakalamaya çalışıyordu. Genç akıllı çıkıp işi kabul etmedi. Yaşlı kurt da, moralsiz bir şekilde genci uğurladı, sonra sinirli bir şekilde yanıma geldi. Büyük bir umutla “İş için mi geldin?” diye sordu.

Elimdeki kağıdı uzattım “yok efendim, bu adresi soracaktım?”

İç çekerek elimdeki kağıdı alıp baktı. “Temizlikçi mi olacaksın” dedi ayıplayan bir sesle.

“Hayır, sadece teklifi değerlendireceğim.”

Kağıdı bana geri verdi “temizlik işini hiç tavsiye etmem” Sesi yumuşamıştı “bence bu odunları kırmak daha cazip.”

“Görmeden değerlendirme yapmak çok yanlış.”

Beklenmedik bir anda elini omzuma attı “evladım” dedi duygu dolu bir sesle “benim oğlum yok. Eğer bu işi öğrenirsen dükkanı sana miras bırakırım.”

İyi numara ama bu işi kakalayacak başka birini bul: “Efemdim, adres yakın mı buraya?” dedim kararlı bir tavırla.

Hoşnutsuz bir yüz ifadesi takınarak elini sertçe omzumdan çekti “iki sokak ötede; ancak tekrar ediyorum pek tavsiye etmem.” Duraksadı, üzülmüş gibi yaparak sözlerine devam etti: “Bizim komşunun oğlu vardı, o da senin gibi ısrar etti bu iş için.” Gözlerinde yalan attığına dair belirti yoktu; ama bu çakaldan her şey beklenir.” Bu lanet işe başladıktan sonra bir gün haber geldi, bizim oğlan pencereyi temizlerken düşüp vefat etmiş.” Timsah gözyaşları döktü.

Bu adam, tatlı dille yılanı deliğinden çıkartır, sonra başını ezer. “İki sokak ötede mi dediniz?”

Eliyle sağ tarafı gösterip adresi tarif etmeye başladı: “Burdan sağa dön, dümdüz ilerle, giderken sağdaki, dönerken soldaki dükkan.” Bana baktı “zaten koca tabela var, görürsün.”

“Teşekkür ederim dede.”

“Dede senin babandır!” diye parladı “Haydi, adamın asabını bozma!”

 

Yaşlı kurdun bu kadar tehlikeli olacağını ben bile tahmin edemedim. İtiraf etmeliyim ki; tarif ettiği yolun da yanlış olduğunu düşündüm. Pisliğine çıkmaz sokağa yollar korkusuyla yürüyordum. Neyse ki tabelayı görünce rahatladım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder